Açık Gazete'de Ömer Madra ve Özdeş Özbay, Yaşatacağız Platformu'ndan Toprak Erguvan ile Türkiye'de sokak hayvanlarına yönelik politikaları ve bu politikalara karşı 21 Aralık'ta düzenlenecek eylemleri ele alıyorlar.
Ömer Madra: Evet, Apaçık Radyo'nun Açık Gazetesi devam ediyor. Saat 09:30’u bir geçerken bir de konuğumuz var. Özdeş sen tanıtır mısın lütfen?
Özdeş Özbay: Evet, hemen Açık Gazete’yi açtığımız dakikalarda duyurmuştuk: Yaşatacağız Platformu’nun 21 Aralık'ta altı ilde birden basın açıklamaları, eylemleri olacak ve Yaşatacağız Platformu’ndan Toprak Erguvan bizimle birlikte. Kendisiyle bu eylemlerin neden yapıldığını ve nerelerde yapılacağını konuşacağız. Hoşgeldin Toprak.
Toprak Erguvan: Hoşbulduk, merhabalar.
Ö.M.: Merhaba, hoşgeldin.

Ö.Ö.: Toprak, bize 21 Aralık'ta, yeni yıla birkaç gün kala neden böyle bir eylem yapıldığını kısaca anlatabilir misin?
T.E.: ‘Dostlarımızı vermiyoruz’ başlığıyla 21 Aralık'ta altı şehirde bir buluşmamız olacak eş zamanla çünkü sokakta yaşayan hayvanların beslenme, tedavi, yaşam ve özgürlük haklarının sistematik bir biçimde gasp edilmesine karşıyız. Yaşatacağız Platformu, Caferağa Hayvan Mahallesi Hayvan Dostları, Osmanağa Pati Gönüllüleri, HaydarPaşa - Rasimpaşa Pati Gönüllüleri, Bursa Hayvan Hakları Platformu, Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi ve İzmir Yaşam Haklı Savunucuları yani yaşamdan yana olan herkesi 21 Aralık Pazar günü Türkiye'nin altı kentinde eş zamanlı olarak düzenlenecek ‘Dostlarımızı vermiyoruz’ buluşmasına davet ediyoruz.
Bu buluşma İstanbul, Ankara, Antalya, Bursa, İzmir ve Balıkesir'de gerçekleştirilecek. ‘Dosyalarımızı vermiyoruz’ başlıklı basın açıklamalarıyla beslenme yasaklarına, tedavinin engellenmesine, sokakta yaşayan hayvanların zorla toplanarak barınaklara hapsedilmesine ve tecritle öldürmeyi yasa adı altında meşrulaştırmaya çalışan politikalara karşı güçlü bir itirazın dile getirileceğini belirtiyoruz. Son dönemde yayınlanan talimatlar ve fiili uygulamalarla birlikte, sokakta yaşayan hayvanların beslenmesi yasaklanıyor, tedaviye erişimleri engelleniyor. Hayvanların yaşam alanlarından koparılarak kapalı alanlarda tecrit, ihmal ve ölüme terk edildiğini görüyoruz. Bunlar yaşam hakkını doğrudan hedef alan uygulamalar. Bu uygulamaların hukuka aykırı olduğunu, hayvanların yaşam hakkının hiçbir koşulda pazarlık konusu yapılmayacağını belirtiyoruz çünkü burada genelde sanki keyfi bir durummuş gibi kastedilebiliyor ama burada yaşam hakkı aslında bütün hakların en temelini barındırır. Bu bir anket malzemesi olamayacağı gibi, bir keyfi bir durum da değildir, ihlal edilebilir bir konu da değildir. Yaşam hakkımız yoksa hiçbir hakkımız olmaz. Bu nedenle bu aslında Anayasa’nın, bütün kanunların en temeli olması gereken yerdedir. Bu bağlamda yaşamdan, özgürlükten, hayvanların yaşam hakkından yana olan herkesin buluşmalara katılım göstermesi çağrısında bulunuyoruz.
Ö.Ö.: Türkiye'de tam sayılar bilinmemekle birlikte 4 milyon kadar sokakta yaşayan köpeğin olduğu tahmin ediliyor. Bu yasa bütün belediyelerde uygulayacak olursa, hepsinin öncelikle toplanması ve toplama kampları denilen o barınaklarda yaşaması mümkün olmayan koşularda tutulması ve daha sonra da bunların çeşitli koşullar altında öldürülmesi söz konusu. Sık sık gündeme gelen bazı bahaneler vardı; önce kuduz yayılıyor deniyordu, daha sonra yasa geçerken çocuklara saldırıyorlar, çocukları öldürüyorlar denmişti, sonra bu besleme yasaklarında bütün toplumsal sağlığa zararı var denmişti. Sürekli bahaneler değişiyor ama süreç içerisinde bu kuduzu tamamen kaldırdılar biliyorsunuz çünkü kuduz salgını olduğunda bütün o mahalleyi de karantinaya almanız lazım yani bunun gerçek olmadığı da çok daha bariz. Beslemeler konusunda ise aklıma 2020 yılında AKP Kadın Kolları bir kampanya başlatması geliyor: ‘Bir kapta sen koy kampanyası’. Yani bu yasadan sadece dört yıl önce herkese, her bir yurttaşa kendi apartmanının önüne bir kap su, bir kap da yemek koymasını, ‘sokaklardaki canlar da candır, onların da hayatı var’ diyorlardı. Şimdi bütün bunlar terse döndü ve sokaklarda yaşayan hayvanlar bir tür tehdit haline getirdi. Hatta bunun son örneği Bolvadin Belediyesi'nde dün Halk TV'de özel haber olarak çıkmıştı. MHP'li Bolvadin Belediyesi'nde öldürülen hayvanlar çöp kamyonlarıyla toplandı, çöp poşetlerine konmuş. Burada yapılanlar aslında çıkan yasaya bile aykırı ve bu aslında nefretin bir sonucu. Bireysel olarak da tabii sokaklarda yaşayan canlılar hedef alınıyor. Yaşatacağız Platformu da 21 Aralık'taki eylemlerde anladığımız kadarıyla bunlara karşı ses çıkaracak.
T.E.: Evet, sonuçta bir kere 4 milyon köpek dediğimizde 2028'e kadar barınakların yapılması gibi bir sürü şeyle bunun çözülebileceğini iddia ettiler ama zaten gördük ki rakamsal olarak da bu mümkün değil. İkincisi, barınaklarda sayısal olarak yaşamı mümkün kılmak değil, zaten hayvanı barınağa koyduğunuzda hayvan kendisi ölüme yatıyor yani iradesi zaten çok yoğun değil, kaçarken ölüyor veya sokaklarda yaşaması değil de evde yaşaması üzerinden bir kampanya yürütülmeye çalışıldı ama sahiplendirme de mümkün değil yani sayısal olarak mümkün değil. Hayvanı gene evde bakmaya çalıştığımız zaman bile sürekli dışarı çıkarmak gerekiyor çünkü hayvan aslında sokakta yaşayan bir hayvan, hepimiz ve insanlarla birlikte kentin içindeki bu ekoloji içerisinde evrilmiş bir canlı.
Ö.Ö.: Tabii, kent hayvanları da deniyor hatta.
T.E.: Aynen öyle. Dolayısıyla buralarda ne hayvanın kendisinden, ne de sayısal veriler anlamında bunlar mümkün veya doğru değil. Kuduz kısmına bakıldığında, kuduzun asıl kaynağı olan yenilmesi için zorla yetiştirdiğimiz hayvanlar veya köylerde süt için sömürülen, bunun için beslenen hayvanların yarattığı kuduz aşılama, yaban hayattaki aşılama rakamları asla görünmüyor ama zaten gerek hayvana çarpılan trafik kazalarının bahaneleri olsun bunlara baktığımızda aslında sanki bir gerekçeymiş gibi gösteriliyor ama rakamsal olarak da sokakta yaşayan köpekler nedeniyle hayatımızı kaybetme riskimiz ne kadar diye baktığımızda, aşırı sıcaklardan hayatımızı kaybetme riskimiz 10 kat daha fazla, silahlı şiddetten hayatımızı kaybetme riskimiz 76 kat daha fazla, iş cinayetlerinden hayatımızı kaybetme riskimiz ise 60 kat daha fazla. Dolayısıyla bizi öldüren hayvanlar değil.
Ö.Ö.: Hatta MESEM’lerde çocuk ölümlerini protesto ettikleri için şu anda 16 TİP’li genç bundan dolayı tutuklu. Çocuk ölümlerini bahane ediyorlardı köpekleri hedef alırken de.
T.E.: Yani çocukları önemsiyor olsalardı çocukları işçi olarak görmezlerdi, işçi olarak çalıştırmazlardı. Eğitim okulda da mümkün, mesleki eğitim de okulda mümkün. Atölyeler okullarda da kurulabilir. Bunun milyon tane örneği var. Bu mesleki eğitim değil, bu tam bir mesleki iş cinayeti.
Ö.M.: Ben de bir şey ekleyeyim; bu yani köpekler başta olmak üzere sokak hayvanlarının, kedilerin vs. konusu çok uzun zamandan beri devam eden bir şey ve hiçbir zaman da bir gerekçe gösterilmiyor bunların neden olması gerektiğine dair. Farklı gerekçeler gösterilerek bu şeylere girişiliyor. Örneğin meşhur o adadaki katliam.
Ö.Ö.: Sivriada'yı diyorsunuz.
Ö.M.: Sivriada'daki köpeklerin birbirlerini yemeleriyle sonuçlanan olay, tarihin en feci, trajik olaylarından bir tanesi olarak dile getirilebilir. Bunu neden sürekli olarak gündemde tutulan bir şey olduğunu da tam izah edemiyorum. Çeşitli gerekçeler gösteriliyor ama tam da net bir açıklamanın şimdiye kadar geldiğini de hatırlamıyorum.
T.E.: Hayvanların bir cezai ehliyeti yok yani biz bir hayvana diyelim ki havladığı için veya sağlıklı olmadığını iddia ettiğimiz için bir ceza veriyoruz. Adalet sistemi dediğimiz yerde yaptırımın ve cezanın onarıcı bir karşılığı olduğu için uygulanması kabul edilmiştir toplumda ama köpeklerin cezai ehliyetleri olmadığı gibi, bir köpeğe yapılan cezadan veya bir köpek için çıkartılan yasadan haberleri de olmayacak hayvanların yani bir hayvana yasal bir yaptırım uygulamaya çalışmanın da bir mantığı yok ama burada zaten mesele mantık değil.
Çocukları önemseseler onları işçi gibi çalıştırmazlar, hatta işçi gibi çalıştırmaktan beter ölümlere sürüklemezler. Mesela 85 tane çocuk ölüyor. Her gün bir yerlerden çocuk istismarı haberleri yağıyor. Türkiye'de gelir dağılım şoku, problemi var ve bunu örtbas etmek için, her zaman nefreti yönlendirmek için bir özne kullanılıyor. Bu yeri geliyor bir doktorun dövülmesi oluyor, yeri geliyor bir trans kadının hedef gösterilmesi oluyor, yeri geliyor bir köpeğin hedef gösterilmesi oluyor ve bu nefret yönlendiriliyor, bir nefret yönlendirme objesi olarak kullanılıyor. Nefretin aslında yönlenmesi ve karşılığı da olmuyor, aksine topluma geri dönüyor. Bu topluma çok ciddi bir biçimde şiddetin normalleştirilmesi şeklinde dönüyor ve bundan da yine en başta çocuklar etkileniyor. Görüyoruz ki köpekleri, kedileri öldürenler daha sonra ilk başta en savunmasız olan çocuklara yöneliyor. Dolayısıyla bu işin mantıklı veya kabul edilebilir hiçbir gerekçesi yok.
Ö.M.: Evet, maalesef devam ediyor.

Ö.Ö.: O zaman bir kez daha hatırlatalım. 21 Aralık Pazar günü altı ilde birden basın açıklamaları gerçekleşecek. İstanbul'da olan Kadıköy İskele Meydanı'nda saat 14:00'de mahallelerdeki gönüllülerle birlikte, onların da çağrılarıyla birlikte gerçekleştirilecek. Diğer illerde yer ve zamanları da Yaşatacağız Platformu’nun sosyal medya hesaplarından görmek mümkün diyebiliriz. Peki Toprak, çok teşekkür ederiz katıldığın için.
T.E.: Ben teşekkür ederim, kusura bakmayın. Biraz heyecanlandım, atladığım yerler olmuş olabilir.
Ö.M.: Estağfurullah.
Ö.Ö.: Teşekkürler.
T.E.: Görüşmek üzere, hoşçakalın.
Ö.M.: Görüşmek üzere.


